“Öğüt ve nasihat olarak sana ölüm yeter!” / “Ölümü çokça hatırlayın; zira ölümü hatırlamak sizi günahlardan korur ve kalbinizi dünya sevgisinden uzaklaştırır” Hz Muhammed [sav]
***
Ölümü düşünüp,Ölenlere rahmet okurken; "Bir gün bende öleceğim!.." diye ibret nazarıyla tefekkür yapabilenlere selâm olsun. Kabir, ahiret, haşir, sırat, cehennem hesap gibi dehşetli bir imtihanı unutmayanlara selâm olsun. Ne mutlu herdaim kalbi makbere raptedebilen tefekkür ehli bahtiyarlara.
İnşirah Paresi
Hüznüm mehtap aydınlığı Bulut gibi tahammülüm Ruhum sabrın hıçkırığı İnşirah paresi ölüm
Ölüm gözyaşını siler Ölüm serinletir güler Ölüm dirilere gelir Bahtsızın verâsı ölüm
Günbatımı ölüm sesin Yer yer ürkek kalbimdesin Yoruldun mu neredesin Gönlümün Hira’sı ölüm
Ölüm gelir alır birden Alır gider bu şehirden Anadan sıladan yârdan Âdemin mirası ölüm
Ömer Ekinci Micingirt
Deprem Bölgesinde Mezarlık
Tıklayınız >>>
Sıdk
Arkandan dönüp bakmaz makam mansıp rumuzun Ölümsüzlük pek hoştur kalbidir ruhumuzun Duvağına kabrimin vefa renkli gül gerek Toprak atıp sıdk ile terk eyleyin gülerek
Ömer Ekinci Micingirt
Hayat fani madem; peki biz neyiz, Unutmayın, hepimiz öleceğiz.
[Micingirt]
Akıbet
Ve gün gelir götürürler evine Er odur ki musâllada sevine Sâla va’zın tükendiği hay hayda Dünya sana kucak açsa ne fayda
Derin sükût çöker yolun başında İsmin fâni yazar mezar taşında Komşuların sakin ürkek ve sessiz Ölüm akledene aşk nihayetsiz
Ömer Ekinci Micingirt
Raiciun
Dinle beni oğlum Mehmet Dosdoğru y/ol eyle kamet Sâlih amel istikâmet Cennetin olsun feci gün “İnnâ ileyhi raciun”
Aklet ki öpsün terini İman hakikatlerini Tevbe et yıka kirini Tesadüf değil feci gün “İnnâ ileyhi raciun”
Tüm renklere eşit tek tek Hürmet ve merhamet gerek Budur temiz asil yürek Yürek gerek o feci feci gün “İnnâ ileyhi raciun”
Mısralar virane zar zar Bilmem ki daha ne kadar Gâh nevbahar gâh sonbahar Havf reca hây, ey feci gün “İnnâ ileyhi raciun”
Toprak yeter mezarların üstüne Helâl yoksa altı nedir üstü ne Mermer soğuk hasenât giy üstüne Mizân bakmaz Karunların büstüne
Ömer Ekinci Micingirt
***
Bir mezar kazınız, bembeyaz kardan;
Gitmek istiyorum ben buralardan.
[Micingirt]
***
Seviyorum
Yolculuğum muamma Yolumu seviyorum Yaşamak güzel amma Ölümü seviyorum
Ölüm rahmet kapısı Ebediyet tapusu Zalimlerin mahpusu Ölümü seviyorum
Ölüm canan ölüm yâr Aşk saadet onda var Gelir çığlığım duyar Ölümü seviyorum
Ömer Ekinci Micingirt
***
Tefekkür-i Mevt
Sülüs terhis gelir hep aynı yerde Makam rütbe mansıp denk olur “er”de Cürümler dökülür açılır perde “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Vefât eden zâta öldü diyoruz Bize ne oluyor düşünmüyoruz Ölüm lisân-ı hâl, nasihat vaaz “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Oyun yolcu gölge mezar ve beşik Mezardan sonrası mahşere eşik Mahşeri dert etmez diyemem eşek “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Hakkı hicveyleyip dolanıverdim Yönsüz adamlardan bulanıverdim Sabrın masatında bileniverdim “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Maksadın kulluksa ötesi hâşa Gönlüne tefekkür gözlerin yaşa Alıştır kardeşim gülmeyi boşa “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Ahlaka koşunuz…mevt özetidir Kime“Şeb-i Arûs” çeyiz setidir Ölüm her kişinin kıyametidir “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Söze müptelayım dilim biçare Öğrendim sükûtu ama ne çare Yazdım alçak sesle dosta ağyâra “Tefekkür-i mevt” âh bilmem ne yazsam Mısralar içine mezar mı kazsam
Ömer Ekinci Micingirt
***
Bir Fatiha Uzunluğunda
Kapitalist dindarlar etrafım sarmış İbretten emare yok Musallaya bakan da yok
Akraba-i taallûkat gözlerimin önünde Geçiyor teker teker Mal varlıklarını tefsir ediyorlar Helva niyetine pideleri yutarken
Üzüntü yüz ifadelerine uğramamış Uğramış gibi yapma içgüdüsünde Kapitalist dindarlar etrafım sarmış
Gerçek hislerinle terki derince Şekli ifşa edip ağlayacaksın Kalb-i dudaklara zannın sorunca Farkı fark eyleyip ağlayacaksın
Klasik ya her şey rüya düş idi Görmez gayyaları zihnim üşüdü Mânasız ifade neyin çeşidi Sözü itekleyip ağlayacaksın
Eşarbı süs etme mor saçlarına Nankörlük engebe miraçlarına Şiir yorumlarsın sertaçlarına Keşke zikreyleyip ağlayacaksın...
Şey olmak her şey mi ve gelip gider Gayesi ney olan ney çalıp gider Hevası hep olan aldanıp gider Zaafın yoklayıp ağlayacaksın
Nedir yolcu arzu emel niyetin Ebedi ömrü mü vermek diyetin Varlığın yokluğun hüsnüniyetin Bir gün terk eyleyip ağlayacaksın
Ömer Ekinci Micingirt
***
Kuru Çiçekler
Selvi bakadurur süzer bulutlar Gözyaşı dökmeyin bende zaten var İbriği bırakıp geçin sağıma Kuru çiçekler dikin toprağıma
Peşinden fatiha her dem gerekir Ölüm duvarına erdem gerekir Erdem fazilettir erdem din iman Anlattım kavlince duyun müslüman
Dilim tutuk benim kalemim esir Dilde muharebe kefende tesir Elli beş yıl bu gün bir hiçmiş meğer Bilmem belki nasip şarabı kevser Ömer Ekinci Micingirt
***
Ümit
Bir katre gözyaşı bir dua yâda Mai bulut gibi gözlerimi tut Hangi nehir akmaz akan dünyada İnilmez merdiven nerede mevcut
Yorgun günlerimi aldım elime Tekrarı yok ömrün baktım hâlime Cürümde muttasıl yazık dilime Acı içindeyim gel beni uyut
Şiirler hüznümdür mevsim çok serin Sonun telaşesi mevzu pek derin Su gibi içtiğim yazı kaderin Emriyle kuşatmış korku ve ümit
Ömer Ekinci Micingirt
***
Yolcu
Beşikten mezara olur mu 0’nsuz Ecelim ensemde emelim sonsuz Ki azık gerekir madem yolcuyuz Aniden koyarlar kefene cansız
Ömer Ekinci Micingirt
***
Unutmayalım
Dostluk sulayalım yâr’in bağında Sevgi büyütelim salıncağında Husumet kin nedir edep yayalım Toprağın altı var unutmayalım
Dünya kardeşliği ötesi de var Güzel ahlak ile kalpler parıldar Neyse kardeşliğe sebep yayalım Toprağın altı var unutmayalım
Dosdoğru fıtratı dili ve hâli Kardeşlik olmalı kulun hayâli İrşad samimiyet ve hep yayalım Toprağın altı var unutmayalım
Ömer Ekinci Micingirt
***
Yokluk Vâkti
Sarhoş uyanığı yirmi dört saat Dahası herkese açılmıyor ki İmgeler okşuyor mısra nihâyet Zehirli zamanlar içilmiyor ki
Zihnim savruluyor ne yazsam irsî Ölümler taşıyor kör saltanattan Kışlığa yatırdım ölümle hırsı Hırs ölüm bende mi yoksa fıtrattan
Elliye yaklaştım tarihe kırktan Sabır taşlarımı bitirmişim hem Bıçak emiyorum susuz çıkrıktan Mavzerden dert kardım hançerden merhem
Deli serkeşliğim dem diyecekler Yeşil frengili duygu aşk yürek Sorunca upuzun kim diyecekler Kiminde bir kazma kimine kürek
Yetiş bir kazma vur dinle âh işit Şiirlerim hüzzâm sarar mı şehir Mısralara yaslan devrilmeden git Yokluk vakti ateş kusar bu şehir
Benzim gökkuşağı gözlerimde sis Kitap yazdım "siz hiç ay ışığında..." “Gören Göz...”ler ne der cürmüme mahsus Çığlıklarım yüzüm kırışığında
Daha var deyip sanmayın uzun Söndürürler evin ışıklarını Atarlar çukura sessiz upuzun Dağıtılırlar helva kaşıklarını
Rüyayı çok düşün ve düşlerini Toprağa çevirir gülüşlerini "Nazar ber kadem"le bakışlarını Ölmeden ölürler hak âşıkları
Ömer Ekinci Micingirt
***
Ardımdan Gelmesin
Öteki âlemi fikrîden dosttur İnşallah bu günler sabrıyla kârım Evveli bir oyun sonu paydostur Ömrü tamamlarım sözlerim yarım
Ehl-i dalalete ses etmem sesi Lezzetler yırtılır ân gelir her ân Ebed derinliği sabrın nefesi Kefeni unutmuş tepemde duran
Nice çirkinlikler çirkinler gördüm Adeta sıyrılmış izandan çoğu Bağırdım bağırdım bağırdım durdum Ahbap akrabalar ölüm soğuğu
Malayani şeyler bilmem ki niye Aklımda başka şey içimde sızı Usulca bakarım utansın diye Hiç bir şey kâr etmez izzet hırsızı
Ömer menziline akan bir nehir İhtiyar mevsimler hicran vakitler Hamitlere taşır beni bu şehir Ardımdan gelmesin riyakâr itler
Ömer Ekinci Micingirt
***
Desiseler
Ebed aşka dair mahşer sabahı Azap darağacı kimine düğün Kahrolsun rençberlik alırsan âhı Kalanlara sevinç müjde öldüğün
Düşün dur be adam kim neden niçin Nefsin desiseler tütsüler yine Fikreyle unutma rahmeti için Artık yazık etme ahiretine
Vallâhi billahi yoktur imtiyaz Berzaha gelmeden putunu yıktır Genç ihtiyar kadın siyah ve beyaz Mevt “Her nefis ölümü tadacaktır”
Ömer Ekinci Micingirt
***
Toprak Mezar
Şu dünya sabit mi hep baki sandık Yazı yaz değildir yalan baharı İhtiras zamanlar yer yer uyandık Bir ömrü uçurdu nefsin rüzgârı
Uyandık zannımca uyku çağında Bir rüya bir uyku oyuncağında Oynarız ecelin salıncağında Mermersiz isterim sessiz diyârı
Şiirler bırakır nesirlerimle Patiska isterim alın terimle Toprağa yaslayın hüzünlerimle Sessizce terk edin toprak mezarı
Ömer Ekinci Micingirt
***
O Günü Düşün
Gönülleri tahrip vesile âha Kabir kapısında ne acı paha Bir nefeslik kadar ömrün berzaha Berzahı unutmak senin çöküşün Aklın başındaysa o günü düşün
O gün kaçışırlar etrafın saran Saadet ebedi eyleme viran Tevbe et af dile dolmadan süren Gider şan şöhretin kalmayacak ün Aklın başındaysa o günü düşün
Sonsuzluk muştusu akletmek ânı Visal kapısında aşkın harmanı Ölmeden ölmektir ruhun dermanı Cennete sevkiyat ölümsüz düğün Aklın başındaysa o günü düşün
Sırat-ı müstakim açık ve nettir İfrat ve tefritler ağulu settir Kuvvetin izzeti sulh adalettir Hasadın mahsulün ne varsa bu gün Aklın başındaysa o günü düşün
Er kişi kim olâ kimler köle hür Ruhun sükût eder üstün örtülür Mahşer mizân hesap cürmün tartılır Şeksiz ve şüphesiz sorgulanır dün Aklın başındaysa o günü düşün
Madem ölüm haktır hak olsun niyet Ubudiyet nedir ne bu zihniyet Ölüm yokluk değil diyorsan şâyet Vicdanı ahlâkı eyleme sürgün Aklın başındaysa o günü düşün
Hayat-ı bakiye vuslata gebe Faniden bakiye kalmaz engebe Sevgiliye yakar sarıl sebebe Sıratı müstâkim mi yürüyüşün Aklın başındaysa o günü düşün
Hesabın dehşeti ve ecel teri Varlıklar yokluklar kimin eseri Düşünmek nimettir düşün serseri O günü dert etmek akletmek işin Aklın başındaysa o günü düşün
Ömer Ekinci Micingirt
***
İki Yaş
İmân tâze tutar yaşlı nefesi Lütuf başım üstü secde dizime Mezar kabul etmez öyle herkesi Kimse bakmaz olur o gün yüzüme
Çürür uzuvlarım sen üzülürsün Hüzün toprağı at alın yazıma Eğil ruhuma de artık sen hürsün İki yaş bırak git kefen bezime
Ömer Ekinci Micingirt
***
Vasiyet
Mevsimi gelince emri ilahî Bir çınar dibinde duâya sarın Samimi dokunuş olmasa dahi Nağme-i ezkârla gül-zara verin
Düşündüm toz gibi zamansızlık ben Fırtınalar kopar var hele derken Köyüme çevirin çekip giderken Sebepler sormayın nâzara verin
Dehşetli sarsıntı deli feryadı Taşıdığım ruhtu adalet adı En kara gün belki öper sıratı Beklenen düğünse Hızır’a verin
Beraber yanyana saf saf upuzun Yaz kış kucağına atın sonsuzun Üç ihlas fatiha birazda süzün İbretle seyredin mezara verin
Uzun kavuşmalar yazayım derken Sözü barzunumda süzeyim derken Ve en ön saflarda hizayım derken Ölüm gözyaşları düştü düşüme
Ömer Ekinci Micingirt
***
Mezar Taşımı
Çamurdan yapsalar mezar taşımı Seninle yan yana hemen iç içe Gözlerim çukurda dönsem başımı Sessizce ağlaşsak gelsen her gece
Olur mu bilmem ki yaşlar bahtiyar Belki de serinden gelir tatlı ses Cennetten bahçemi yoksa o diyâr Baksana gidiyor sırayla herkes
Millet mi uykuda ben mi serseri Gel haydi gel haydi sesler duyulur Beşikten mezara yaktım eseri Vah titrek vücudum nere koyulur
Ömer Ekinci Micingirt
***
Mezar
Duygularım sarsıyor, yaşam yitik sancılı Baktım baktım terk etti dostları kaldı mezar Musalla ıssız mahzun, ağır hüznü ürkütür Vedalaşma yok serde ayrılık güden mezar
Burkuntular ruhuma derbeder beden mezar Doymaz mısın cesetten, bu açlık neden mezar Nice koç yiğitleri yurdundan eden mezar Anladım ki her şey boş, gelmiyor giden mezar
Kime cennet bahçesi, ibreti yaydın mezar Cehenneme çukur kim, cürümler soydun mezar Gassal anı almadan kalbe havf koydun mezar Açtım bağrım recaya, kefen kaç beden mezar
Pierloti-11.06. 2005
Ömer Ekinci Micingirt
***
Gibiyim Sanki
Hemen başucumda Hamitler varken Bir başka mezara tabiyim sanki Hayat ırmağında yüzüp giderken Karakış zemheri tipiyim sanki
Ruhum mehşer gibi sokaklar hissiz Beynim velveleyle boğuşur sessiz Öksüz çocuk gibi kimsiz kimsesiz Ben hâlâ sabiyim, sabiyim sanki
Acılar büyüyor yağar rahmeti Makbere koşuyor şiirin atı Müptelayım matem edebiyatı Divansız yaşayan Nebi’yim sanki
Ölüm püskürüyor yazdım hâlimi Sabır kıvranıyor tuttu elimi İsmime münhasır hakkın yolunu Dert ettim kendimde gibiyim sanki
Ömer Ekinci Micingirt
***
Ağlamayın Arkamdan
kanatlarım ağır ağır düşerken ümit korku can havliyle pür edep ölüm korkusu ve kokusu yüzüm sapsarı elinizi elime dokundurun yavaşça ve yasinle baş yastıkta nasipse
usul usul sönerken azar azar sessizce ağlamayın peşimden hem size ne oluyor merteklerdir dostlarım yapayalnız kimsesiz tipi boran olsa da namazıma geliniz mezara olmasa da
ağlamayın sakın hâ toprağımı atarken rahmetliyi severdim daha dün konuşmuştuk duyunca çok şaşırdım istemem boş lakırdı sessiz sessiz derinden bir fatiha sal yeter lâkin yapayalnızım sitemim zorumdandır günahlar günahlar günahlar
tövbem var gözyaşımla tek hasadım bu işte gözyaşıma sığındım tövbeyi siper ettim gözyaşım var gözyaşım yedi düvele bedel hem size ne oluyor ağlamayın peşimden
mevki mansıp araba menkul borsa ve para kesin artık ne olur dönün bakın çevreme komşularım ölüler sizin komşular kimler vâh yaşayan ölüler
yetiş hoca efendi tez yetiş kefenle bir solukta helâllik al ne olur helal olsun helal olsun helal olsun istemem çiçekleri susturun alkışları ben fatiha isterim titreyerek damardan hem masrafta bedava
kalakaldım baş başa merteklerin altında aman Allah’ım aman başladı zor zemheri çözüldü prangalar terhis hesap iç içe ıslandı patiskalar siz helvamı yiyorken ben amelle yüz yüze çaresiz ve takatsiz
ve bir yiğit yetişti kalp ehli diyarından kocaman elleri aşk sunan gözleriyle sardı beni bir neşe esrarlı bakışıyla derken dilim açıldı kefenim büyülendi ümidim şaha kalktı suspus oldu endişe kurtuldum gariplikten her taraf gül bahçesi
susun artık terk edin mezarımı sessizce ben fatiha isterim okuyun bir solukta ayrılırken ne olur ağlamayın peşimden
Ömer Ekinci Micingirt
***
Ayrılırken
Gerçeğin ıslığı konu pek derin Dönüş bileti var sanki fakirin Bir hoş sâda kulun tek zenginliği İster râhmet deyin ister hep yerin
Çınar altı olsa rahat ve serin Eli yüzü düzgün selamlar verin Sessiz haykırıştır ruh dinginliği Ara sıra bir fatiha gönderin
Bir miktarda elbet başımda durun Ayakta durmayın lütfen oturun Sessiz sevdalardır aşk enginliği Ayrılırken selamımı götürün
Ömer Ekinci Micingirt
***
Yolcu
Gözsüzlere sultanlıkta ne var ki Kulluk denen zirveleri aşta git Sır dağından öyle hisse çıkar ki Sular gibi yatağına düşte git
Tüm mahlûkat Süleyman’ı sormadan Son nefesin kucağına girmeden Bulutları rüzgârları yormadan Yağmur gibi yamaçlardan taşta git
Ak ve kara bilir misin beyazı Riyâ ile harmanlama niyâzı Karakışın inadına bu yazı İlkbaharın en başında başta git
Zevk-i safa genlerimiz plazma Toprak biziz biz toprağız dur kızma Birkaç mertek bir beyaz bez bir kazma Tak tasmayı at eşyayı boşta git
Ağa değil paşa değil bey değil Bu saklanıp satılacak şey değil Istırabın musikisi ney değil O kutlu ses okunmadan beşte git
Belki mecnun gibi aşktır bu şiir Rahmet vadileri bire bin verir Gözyaşlarım zemheride yeşerir İstersen sen çöl kokulu kışta git
Gurur kibir tekmilini yıkıp git Ağla biraz ciğerparen bakıp git Nasûh giyin tevbe süslen çıkıp git Yükün ağır taşıyacak yaşta git
Sanduka içinde tükenişler var Son demin bağrında yazgılar ağlar Ecelle yoğrulmuş vuslatı arar Vuslattır terhistir hasrettir ölüm Sarsılış tükeniş nusrettir ölüm
Ölümün kokusu yalnızlıkta var Hüznün yaprakları bambaşka diyâr Nereye kaçayım tabut ben efkâr Vuslattır terhistir hasrettir ölüm Tını ağlaması kesrettir ölüm
Musâlla kanatıp kazanları yak Döndüm susuşlara baktım korkarak Ben başka söylerim başka el ayak Vuslattır terhistir hasrettir ölüm Hüznün gölgeleri ismettir ölüm
Derin kuyulara cürümler girdi Hesap ve ürperti ruhumu gerdi Gövdemi elleyip toprağa verdi Kimine terhistir hasrettir ölüm Vuslattır vuslattır vuslattır ölüm
Ömer Ekinci Micingirt
***
Gurbette Ölüm
Şu gurbette ölüm ne kadar acı O anki hissiyat dağı çınlatır Çehremi sarıyor duygu kıskacı Gâh siyah kuşatır gâh aydınlatır
Bir garip insancık aşılmaz diyâr Her taraf sırf tümsek başlar fırtına Geceye dağılır bendeki efkâr Dur fâni yazılır dağın sırtına
Şimdi zamanı mı söyle be adam Geriye dönülmez susmuş besbelli Gözleri gözümde duymuyor madem Sıkıca tutayım elimde eli
Ömer Ekinci Micingirt
***
Gevenli
Ölürsem hasretle sılâdan ırak Yüzümü çevirin o köye doğru Sonsuzluk yoluna olâ son durak Özümü çevirin o köye doğru
Hasret türküleri alev ataştan Gurbet sancıları başladı baştan Kara zemheriyim en kara kıştan Sızımı çevirin o köye doğru
Bayramlar sararken pek fark etmedi Vakit elli oldu yaş kırk etmedi Acı çözülmeler yön çark etmedi Dizimi çevirin o köye doğru
Asfaltlar kuşatıp boşluk sürüyor Bu kentin sapanı kışlık sürüyor İçimde bir başka hoşluk sürüyor Hazzımı çevirin o köye doğru
Bu şiir belkide bir batık gemi Nerede amcalar yok efendemi Sözcükler çekiyor köye gölgemi Sözümü çevirin o köye doğru
Gevenli bağrına atın bu cânı Uçurumlar saklar ısıtır beni Gözlerim gülümser öper o ânı Gözümü çevirin o köye doğru
O köy ki micingirt hasretin bendi Sessiz bekleyişim bitti tükendi Döktüm şiirlere bir deli dendi Va’zımı çevirin o köye doğru
Ömer Ekinci Micingirt
***
Kıyamet
”Ne zaman kopacak ” dedi kıyamet Senin kıyametin son nefesindir Sana ne kardeşim kopar kıyamet Ölüm yakın sana ve de kesindir
Günah tarlasında isyan yıllarca Harca bakalım sen fütursuz harca Deccal gelir deyip bekle aylarca Azrâil gelince son nefesindir
Düşün kıyameti yaslan imâna Bu ne perişanlık gadretme cana Sarıl istiğfara sarıl Kuran’a Ümit soluğundur tevbe sesindir
Ömer Ekinci Micingirt
***
Sessiz Mekân
O sessiz mekânda kimler durdular Kimler tökezliyor düşündüm tek tek Sessizliği bozdu arsız ordular Sandım yalan gibi gelip geçecek
Taşarak daraldım ihsan ne demek Bilmem ki ben neyim ben nasıl insan Var mı babayiğit durun diyecek Ne söylesem ben boş verene ayan
Ömer Ekinci Micingirt
***
Girme
Öpüp mevsimleri yakarış bırak Hüznü harap edip batağa girme Mana dehlizleri muntazam sokak Enginlikler sarkıt alçağa girme
Sıkılgan ol mahcup erdemdir bence Toprağın altı var sol sağa girme Bir gün mutlak o gün, o gün gelince Teni ıslatmadan toprağa girme
Ömer Ekinci Micingirt
Günü Kesin Olan Bir Gerçektir
Dünyanın geçici değerlerine sahip olmayı kendisi için yeterli gören insanlar, gerçeklerden çeşitli yöntemlerle kaçarlar. Ölüm tüm gerçekliği ile yanı başlarında iken bunu gözardı eder, yeniden dirilecekleri günü de unutmaya çalışırlar. Bunları düşünmemek kendilerince bir kaçış yöntemidir. Böylelikle insanlar Allah\’a olan yükümlülüklerini akıllarına getirmeyerek, yalnızca kendi tutkularına göre yaşayabileceklerini zannederler. Oysa kıyamet günü kesin bir gerçektir. Bu gerçek Kuran\’la bildirilmiştir.
Herşeyin tesadüf olabileceği bahanesi ile Allah\’ı inkar edenler, tüm dengeleri altüst eden bu muazzam olaylar karşısında tesadüflerin değil, yalnızca Allah\’ın hükmünün geçerli olduğunu anlayacaklardır. Allah kıyamet anında gerçekleşecek olaylarla ilgili olarak Kuran\’da şöyle haber vermektedir:
De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah\’ındır." O, rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır. (Enam Suresi, 12)
Artık Sura tek bir üfürülüşle üfürüleceği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman. İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş)tur. (Hakka Suresi, 13-15) Kıyamet Günü Belirlenmiş Bir Vakittir
Allah, büyük bir düzen içinde yarattığı yaşamı, bilemediğimiz bir vakitte tüm düzeniyle birlikte sona erdirecektir. Bu kapanıştan şüphe etmeyi veya buna inanmamayı insanların büyük bir çoğunluğu makul karşılıyor ve bu nedenle inkarı tercih ediyor olabilirler. Ancak tarifi yapılan bu son gün, inkarcılar için oldukça zorlu, ürkütücü bir gün olacaktır. Bu nedenle inanmayarak olacakları beklemek yerine, varlığından şüphe duymadan kıyamet gününe iman etmek, insanı kendisi için çok daha olumlu ve kazançlı bir sonuca götürecektir. Zira dünyada harcadığı çabaların "boş bir çaba" olduğunu kıyamet saati ile anlayan bir insanın pişmanlığı, tarifi oldukça zor, çok şiddetli bir pişmanlıktır. Bir ayette Allah şöyle buyurur:
Ancak o, \’herşeyi batırıp gömen büyük-felaket\’ (kıyamet) geldiği zaman. O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. (Nazi\’at Suresi, 34-35) ______________________________________________________
Dünya yolcu yol rüya birkaç lokma birkaç tur, Ölmeden ölebilmek insanlara mahsustur.